Çocuklarının geleceği ile ilgili kaygı taşıyan babalar ve onları koruma içgüdüsüyle hareket eden anneler arasında, sıkça yaşanan sorunlardan biridir çocuğun gideceği okul konusu. Çocuğumuz hangi okula gitmeli diyenlerdenseniz işte size bir diyalog örneği.
Çocuğum hangi okula gitmeli
Baba: “Yok yok hanım! Bu çocuk adam olmayacak, gittim yazdırdım yatılı bir okula. Biraz burnu sürtülsün. Hayatın zorluklarını görsün, anne baba kıymetini anlasın …”
Anne: “Ezdirtmem sana yavrumu. Öyle yurt köşelerinde bırakamam evladımı. Dayanamam ben onun hasretine…”
Baba: “Sen karışamazsın! Ben kaydını yaptırdım, ödemesini bile yaptım.”
Bu konuşma karşılıklı uzayıp gider. Ve çocuğun eğitimi anne-baba arasında bir çatışma sebebi haline gelir.
Aslında baba, babalık merhametiyle anne ise annelik şefkatiyle hareket ediyor. Ancak her ikisinin de niyeti iyi olmakla birlikte çocuklarını kendilerine ait bir varlık olarak gördüklerinden dolayı üslup ve davranış hatası yapıyorlar.
Oysa bu konuşma şöyle de yapılabilirdi:
Baba: “Hanım, çocuğumuzun hayatı öğrenmesi ve geleceğe hazırlanması için, onu yatılı bir okula vermeyi düşünüyorum.”
Anne: “Biricik evladımın hasretine ben nasıl dayanırım bey. Tek başına oralarda ne yapar, nasıl yaşar?”
Baba: “O daha bebekken bizim canımız yanmasına rağmen aşılarını yaptırmadık mı? Şimdi de hayatın zorlukları karşısında ayakta kalabilmesi ve sosyal bağışıklık sisteminin güçlenmesi için, onu yatılı bir okula göndermek zorundayız. Hayatta biz her zaman onun yanında olamayız.”
Anne: “Tamam o zaman ama hafta sonları eve gelsin isterim. Ben onu çok özlerim.”
Sonra çocuklarıyla konuşarak, göndermeyi düşündükleri okulu birlikte ziyaret ederek daha sağlıklı bir karar vermiş olmazlar mı?
Sonuç olarak çocuk hangi okula giderse gitsin ama anne, baba ve çocuk bu kararı birlikte vermelidir.
Unutmayın! Çocuklar, eşler arasında çatışmanın değil kucaklaşmanın vesilesi olmalıdır.